Son 20 yýl içerisinde, deniz çevresinin korunmasý ile ilgili yasal düzenlemeler önemli derecede artýþ göstermiþtir. Özellikle, 1 Ocak 2010 yýlýnda gemilerdeki pis su arýtma sistemlerinin atýk su limitlerini düzenleyen yeni bir kural yürürlüðe girmiþtir. Gemilerden tahliye edilen arýtýlmýþ sular içerisindeki atýk limitlerinin önemli derecede azalmasý ile beraber Uluslararasý Denizcilik Örgütü (IMO) dikkatini atýk su tahliyesini çok daha sýký bir þekilde denetlemeye ve gemilere donatýlan pis su arýtma sistemlerinin uluslararasý gereksinimleri karþýlamasýna çevirmiþtir. Dahasý, yeni atýk limitleri ile beraber üretici firmalar pis su arýtma sistemlerinin tasarýmý ve üretimi ile ilgili pek çok ileri düzey zorluklar ile karþý karþýya kalmýþlardýr. Ýlgili geliþmeler çerçevesinde, bu çalýþma ile gemiler için en uygun pis su arýtma ünitesinin seçimi üzerine bilgi tabanlý bir uzman sistemi geliþtirilmesi üzerinde yoðunlaþýlmýþtýr. Bu doðrultuda, bu çalýþma AHP ve TOPSIS yöntemlerini bulanýk tabanlý olarak birleþtirerek karma bir yaklaþým önerisinde bulunmaktadýr. Gemiler üzerinde yaygýn olarak kullanýlan 3 pis su arýtma sistemi belirlenerek, çeþitli tasarým, operasyon ve çevresel kriterlere göre deðerlendirilmiþtir.

During the last 20 years, regulatory enforcements regarding with the protection of marine environment have been significantly increased. Especially, starting from 1 January 2010 a new regulation, consisting of waste water treatment plants in ships and new effluent limits, took effect. The new limits comprise a stricter review of prior limits. The strict reduction in the effluent limits for the treated wastewater discharged from ships intimates International Maritime Organization (IMO)’s intention to provide more severe control on wastewater discharges and to demand on installation wastewater treatment system that meet international requirements. Furthermore, the new limits constitute a further challenge for the manufacturing companies specified in design and manufacturing of waste water treatment systems. To way out from these points, this study focuses on development a knowledge-based expert system for selection of appropriate shipboard wastewater treatment system. Within this scope, the study proposes a hybrid approach combining AHP and TOPSIS under fuzzy environment. The three most commonly preferred shipboard wastewater treatment system types are examined and evaluated in terms of various design, operation and environment criteria.

Süperkritik CO2 güç çevrimlerine olan ilgi son yýllarda hýzla artmaktadýr. Bu ilginin baþlýca nedenleri bu sistemlerde yüksek çevrim verimlerinin elde edilebilmesi, karbondioksit gazýnýn ucuz,ýsýl olarak kararlý, kritik nokta civarýnda yoðunluk ve özgül ýsýsýnýn yüksek olmasý gibi özellikleridir. Bu çalýþmada, sCO2 tekrar sýkýþtýrmalý Brayton güç çevriminin termodinamik hesaplamalarý gerçekleþtirilmiþ tasarým noktasýndaki çalýþma basýnç ve sýcaklýk deðerleri, türbin gücü, kompresör güçleri, ýsý deðiþtirici ýsýl yük deðerleri ve çevrim verimi hesaplanmýþtýr. Hesaplamalar sonucunda %44,6 çevrim verimi ve 189 gr/kWh özgül yakýt tüketimine sahip bir güç çevriminin mümkün olduðu ve bu çevrimin dizel motorlara alternatif olabileceði deðerlendirilmiþtir.

The interest in supercritical CO2 power cycles is increasing rapidly in recent years. The main reasons for this interest are high cycle efficiency of these systems, carbon dioxide gas being cheap, thermally stable, and having high density and specific heat capacity around the critical point. In this study, pressure and temperature values of the cycle state points, turbine power, compressor powers, heat exchanger thermal loads and cycle efficiency at the design point were calculated for the sCO2 re-compression Brayton power cycle. As a result of the calculations, a power cycle with a cycle efficiency of 44.6% and a specific fuel consumption of 189 g/kWh is seem to be feasible and this cycle can be considered as an alternative to diesel engines.

Bu çalýþmada, gemi pervanelerinin önemli bir geometrik özelliði olan çalýklýðýn kavitasyon oluþumu üzerindeki etkileri sayýsal olarak incelenmiþtir. Bunun için farklý çalýklýk deðerlerine sahip DTMB 4381, 4382, 4383 ve 4384 model pervaneleri seçilmiþ ve açýk su þartlarý altýnda kanatlar üzerindeki kavitasyon oluþumlarý hesaplanmýþtýr. Bir kaldýrýcý yüzey yöntemi hem kavitasyon yapan hem de yapmayan pervaneler için uygulanmýþtýr. Öncelikle, elde edilen sayýsal sonuçlar (boyutsuz itme ve tork, verim deðerleri ve kanatlar üzerindeki kavitasyon oluþumlarý) deneysel sonuçlarla doðrulanmýþtýr. Böylece mevcut yöntemin açýk su þartlarý altýnda hem kavitasyonlu durumda hem de kavitasyonsuz durumda güvenilirliði ve doðruluðu gösterilmiþtir. Çalýþma neticesinde belirli þartlar altýnda artan çalýklýk miktarýnýn pervane kanatlarý üzerinde daha az kavitasyon oluþumuna sebep olacaðý ve pervane hidrodinamik performansýný iyileþtirebileceði bulunmuþtur.

This paper addresses the skew effects (a significant geometric property) of marine propellers on cavitation phenomenon numerically. DTMB 4381, 4382, 4383 and 4384 model propellers with different skew values have been chosen to investigate the cavity patterns on the blades under open water conditions. A lifting surface method has been applied for both non-cavitating and cavitating propellers. Numerical results (non-dimensional thrust and torque coefficients, efficiency values and cavity patterns on the blades) have been validated with experimental results. It has been found that the present numerical method is accurate and reliable for predicting the hydrodynamic performance of both non-cavitating and cavitating propeller under open water conditions. It has also been found that under certain conditions the skewed blades of propeller can cause lesser cavity patterns and improve the propeller performance.

Gemilerde et, balýk ve meyve sebze gibi kumanyalarýn bulunduðu bölmelerin soðutularak muhafaza edildiði soðutma sistemleri mevcuttur. Gemilerde bulunan soðutma sistemi yiyeceklerin bozulmadan muhafaza edildiði temel ve gerekli yapýlardan biridir. Bu soðutma odalarý geminin boyuna ve bulunan mürettebat sayýsýna göre farklý boyutlara sahip olabilir. Çalýþmada, 15 m3 (Yx U x G, 2.5 x 3 x 2 m.) boyutlarýnda karkas etlerin korunmasý amacýyla bir oda tasarlanmýþtýr. Teorik ve sayýsal çalýþma için sýnýr koþullarý uygun gemi koþullarý düþünülerek belirlenmiþtir. Soðutma odasýnda yer alan etin sýcaklýðýný istenilen deðerde tutmak için soðutma yükü, sýcaklýk daðýlýmý ve akýþ hattý bir saat süreyle zamana baðlý olarak analiz edilmiþtir. Bu zaman aralýðý için et kontrol hacmi ve soðutma odasý havasýndaki sýcaklýk düþüþ deðeri sýrasýyla 4.33 K ve 13 K olarak bulunmuþtur. Çalýþmada, sayýsal analiz ve teorik hesaplama sonuçlarý karþýlaþtýrýlmýþtýr. Sonuçlar, %10 deðerinden daha az bir hata payý ile doðrulanmýþtýr. Analiz çýktýlarý, soðutma odasý için soðutma ünitesinin belirlenen zaman aralýðýnda uygun sýcaklýk düþümünü saðladýðýný göstermiþtir.

The freezer system on ships involves provisions where meat, fish, vegetables etc. are cooled down. Provision room is one of the essential features on ships for the preservation of food. The size of the cooling chamber varies according to the length of the ship and the number of personnel. Under the scope of the study, a room with volume of 15 m3 (H x L x W, 2.5 x 3 x 2 m.) has been designed for the preservation of the meat. Boundary conditions which are determined for numerical and theoretical analysis in provision room have been chosen considering existing ship conditions. Refrigeration load, temperature distribution and flow streamline to keep the meat at the desired temperature in the provision room have been analyzed for one hour working period. Within this time interval, average meat domain and air temperature drop have been found as 4.33 K and 13K, respectively. CFD analysis and theoretical calculation results have been compared. The results have found to be in agreement with acceptable errors less than 10%. The outputs from analysis show that refrigeration unit provides suitable temperature decrease within determined time interval.

Operasyonel faaliyetlerin olduðu tüm alanlar için insan hatasý olasýlýklarý kritik öneme sahiptir. Bu anlamda gaz türbin sistemleri ile seyir eden gemilerdeki bütün bileþenlerin bakýmý, yönetimi ve izlenmesi gerekli bir durumdur. Bu noktada insan etkisinin önemi büyük ve kritik bir rol oynamaktadýr. Bu çalýþmada, gaz türbini bileþenleri için literatürde ifade edilen 14 kritik arýzadaki insan hatasý olasýlýðý, uzman görüþleri alýnarak, CREAM yöntemi ile hesaplanmýþtýr. Elde edilen sonuçlar, arýzalar üzerinde insan etkisinin ne kadar önemli olduðunu net bir þekilde ifade etmektedir ve operasyon boyunca gemide çalýþtýrýlacak teknik personele dikkat etmesi gereken durumlar açýsýndan yol gösterici niteliktedir. Bu çalýþma bu alanda yapýlacak daha sonraki çalýþmalar için temel oluþturmaktadýr.

For all areas where operational activities are, human error possibilities are of critical importance. In this sense, maintenance, management and monitoring of all components in ships powered by gas turbine systems is a condition that must be observed. At this point the importance of human impact is great and plays a critical role. In this study, the probabilities of human error on the 14 critical faults described in the literature for gas turbine components are calculated by the CREAM method in the sense of expert opinions. The results clearly indicate the importance of human impact on faults, and guide the technical personnel to be employed on board ship during the operation. This study provides the basis for further studies in this area.

Günümüzde iþletmeler tarafýndan sosyal medya yoðun olarak kullanýlmaktadýr. Her ne kadar B2B pazarýnda sosyal medya pazarlamasý B2C pazarýna göre daha hýzlý büyümese de, çoðu iþletme son günlerde sosyal medya stratejilerini geliþtirmeye ve yeni ve mevcut kurumsal müþterilerine sosyal medya ile ulaþmaya baþlamýþtýr. Bu çalýþma Türkiye’de yer alan denizcilik iþletmelerinin sosyal medya kullaným þekillerini Facebook üzerinden incelemeyi amaçlamýþtýr. Türk deniz taþýmacýlýðý þirketlerinin sosyal medya kullaným alýþkanlýklarýný belirlemek amacýyla keþifsel bir araþtýrma yapýlmýþtýr. Ocak-Kasým 2018 dönemleri içerisinde Facebook hesabý olan denizcilik iþletmeleri, gönderilerinin içerikleri ve paydaþ katýlýmý seviyeleri açýsýndan içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiþtir. Bulgular, kurumsal imaj ve özel günler gönderilerinin yüksek oranda yeniden paylaþýldýðýný ve takipçiler tarafýndan bu gönderilere olumlu tepkiler verildiðini göstermektedir. Çalýþmanýn sonucunda, uzmanlara yönelik önerilere ve ileriki çalýþmalar için yönlendirmelere yer verilmiþtir.

Social media has been widely used by businesses nowadays. Although in B2B industry, social media marketing isn’t grown up as fast as it was in B2C market, many businesses begun to develop social media strategies and reach to new and existing corporate customers via social media recently. In this study, the main purpose is to examine social media usage patterns of Turkish maritime transportation companies through Facebook. In order to identify the social media usage habits of Turkish maritime transportation companies an exploratory study was conducted. In the period between January-November 2018, the maritime companies existing in Facebook are analyzed with a content analysis in terms of contents of the posts and stakeholder engagement levels. The findings show that posts on corporate image and special days are highly reshared and taken positive reactions by followers. At the end of the study, suggestions for practitioners and direction for further studies are presented.

Artan enerji talebi, akaryakýt fiyatlarý ve fosil yakýtlardan kaynaklanan olumsuz çevresel etkiler, yenilenebilir ve sürdürülebilir enerjiye olan talebi artýrmaktadýr. Bu nedenle, rüzgâr ve güneþ enerjileri günlük hayatta kullanýlabilir hale gelmiþ ve bu tür sistemlerin verimliliði konusunda çalýþmalar hýzlanmýþtýr. Denizcilik sektöründe de benzer bir durum yaþanmýþ ve yakýn zamanda yenilenebilir enerji gemiler için popüler hale gelmiþtir. Bu çalýþmada, yakýt tüketimini ve çevre kirliliðini azaltmak amacýyla çalýþma zamanýnýn çoðunu demirde ya da iskelede geçiren bir barca rüzgâr ve güneþ enerjisini kaynak olarak kullanan yenilenebilir hibrit bir enerji sistemi kurulmuþtur. Kurulan sistem HOMER yazýlýmý ile optimize edilen konfigürasyonlarla mukayese edilmiþtir. Sonuçlara göre, hibrit sistemin gemide kullanýlmasýyla hesaplarda dikkate alýnan süreçte yakýt tüketiminde ve emisyonlarda yaklaþýk %39 oranýnda azalma saðlanmýþtýr. Sistemin geri ödeme süresi ise yaklaþýk iki yýl olarak hesaplanmýþtýr.

Increasing energy demand, fuel prices and adverse environmental impacts from fossil fuels increase demand for renewable and sustainable energy. For this reason, wind and solar energies have become available in daily life and work on the efficiency of such systems has accelerated. A similar situation has occurred in the maritime sector and recently renewable energy has become popular for ships. In this study, a hybrid renewable energy system that uses wind and solar energy as a source was installed to reduce fuel consumption and environmental pollution for a barge, which spends its time mostly at anchorage or at port. The installed system was compared to the optimized configurations with HOMER software. According to results, by using the hybrid system onboard, it is possible to achieve a 39% reduction in fuel consumption and emissions at given period and conditions. The return of investment period of the system was calculated as about two years.